1 Ağustos 2010 Pazar

BÜYÜKADA

Büyükada köşkleri, kulüpleri ve oturanları ile diğer adalardan biraz farklıdır. Deyim yerindeyse Adaların metropolüdür. Burgaz ile Kınalı ise daha "mütevazi" adalardır. Büyükada’nın dört tepesinden en yüksek olanı adını Aya Yorgi Kilisesi ’nden alıyor. Günümüzde Yüce Tepe denir oldu. Diğer tepe de adını üzerindeki Khristos Manastırı’ndan alıyor. Aya Yorgi 23 Nisan ve 24 Eylül günleri çok kalabalık olur. Her dinden insan toplanır ve dua edip dilekte bulunurlar. Yan taraftaki kafeteryada da Aya Yorgi’nin özel şarabı içilir.

Birlik Meydanı’nın biraz aşağısında 14. yy’da yapılan 1868’de yenilenen Aya Nikola Büyükada’nın bir diğer kilisesidir. Cami olarak mimari değeri olan Hamidiye camisi anılabilir.



Diğer adalarda olduğu gibi burada da motorlu taşıt yoktur. Sadece ambülans, arazöz gibi resmi taşıtlar bulunur. Ulaşım 230 faytonla sağlanır. Bir de bisikletler kullanılır. Yük de insanla çekilen elarabaları veya atlı araba ile taşınıyor. Adalarda toplam yüzbin bisiklet olduğu hesaplanıyor. Bisikletlerin plakalı olduğu tek yer de Adalar.



Gezi amacıyla faytonlar küçük ve büyük ada turları yaparlar. Küçük tur beş kilometre, Çankaya caddesi-Nizam yolundan Dil Burnu, Yörükali, Birlik Meydanı(Lunapark), Hagios Nikolaos Kilisesi ve Maden tarafına gidiyor. Lunapark’taki gazinoda mola veriliyor, birşeyler içmek için. Büyük tur ise 12 kilometre sürüyor.



Adanın en ünlü plajı Yörük Ali’dir. Deniz son yıllarda kirlendi ama hala İstanbul’da Karadeniz kıyıları ve Boğaz’ın kimi yerleri dışında denize girilebilen tek yer Adalar. Hele bir de tekneyle dolaşıp kuytu bir koy bulursanız.



Büyükadada faytonla büyük ve küçük tura katılmak adada ikamet edenlerin değil de adaya günübirlik gelenlerin tercihidir. Büyükadayı yaz veya yaz- kış mesken tutanların en büyük tutkusu ise yürümektir. Özellikle sabah saatlerinde çam ve iyot kokusunun sindiği o ferahlatıcı atmosferde yürümenin keyfine doyulmaz. Çankaya Caddesi boyunca sıralanan bakımlı bahçeli evler ve tarihi konakları seyirle başlayan, tepelere çıktıkça güzelleşen, Heybeli ve İstanbul’u içine alan nefis bir panoramayı ayaklar altına seren, Aşıklar Yolu’na girip çam ormanı içindeki toprak yürüyüş yolunda devam eden, Lunapark ya da Rum Yetimhanesi çevresinde soluklanıp Aya Yorgi’ye yönelen bir yürüyüş güzergahı her şeye, ama her şeye değer.



Büyükada’da dokuz Rum Ortodoks, bir Ermeni, bir Latin kilisesi ile bir Musevi Sinagogu vardır. Adanın en yüksek tepesi olan Aya Yorgi Tepesi’ndeki Aya Yorgi manastırı ve Kilisesi, ikinci yüksek tepe üzerindeki Hristos Kİlisesi ve manastırı, küçük tur yolu üzerinde ve Maden semtinde Aya Nİkola Kilisesi, KUmsal semtinde Aya Dimitri Kİlisesi, iskeleye yakın San Pasifiko Latin Katolik Kilisesi, Anadolu Kulüp’ün biraz üstündeki Ermeni Katolik Kilisesi başlıcalarıdır. Aya Yorgi Kilisesi bugünkü haliyle 1905 yılında yapılmış. Ancak çan kulesi 1870’lere tarihleniyor. Ancak bazı kaynaklarda, buradaki ilk kilise ve manastırın yapımının Bizans dönemine, 6. yüzyıla kadar gittiği yazılıyor.



Aya Yorgi yolu Luna Park’tan sonra dik ve parke taşlı. Yürüyerek ya da Luna Park meydanından kiralanabilen eşeklerle çıkılabiliyor. 23 Nisan günü Aya Yorgi’ye çıkanların yolboyu makiliklere ve ağaçlara bağladıkları çaputlar ilginç bir görüntü oluşturuyor.



Aşıklar Yolu üzerinde olan, Luna Park’a bir asfalt yolla bağlanan ve adanın iskele meydanı dışında hemen her tarafından görülebilen Rum Yetimhanesi, Avrupa’nın monoblok en büyük ahşap yapısı sayılıyor. 1898-1899 yıllarında Fransızlar tarafından otel yapılmak üzere inşa edilen ancak yönetimden izin alınamadığı için işletilemeyen 235 odalı bina, Eleni Zafiri adlı bir Rum kadın tarafından satın alınır ve o tarihe kadar Yedikule balıklı Rum Hasatanesi’nde bulunan yetimhane buraya taşınır. Yetimhane 1960’dan bu yana boş duruyor. Geçen yıllarda otel olarak kullanılmak üzere restorasyon projesi hazırlandı ama bu proje çeşitli güçlüklerle karşılaşıp rafa kaldırıldı.



Son yıllarda yaşanan yoğun yapılaşmaya, kalabalıklaşmaya rağmen, Büyükada’nın tarihi dokusu ve doğası büyük ölçüde korunmuştur. Bir yandan zengin azınlığın, öte yandan Cumhuriyet dönemi aydınlarının, yazarlarının, üst düzey yönetici ve siyaset adamlarının ilgi gösterdiği Büyükada, 19. yüzyıl sonlarından bugüne son derece canlı ve renkli bir sosyal yaşama sahne olmuştur. Ahşap binalar korumaya alınmış, ada tümüyle SİT alanı ilan edilmiştir.



Splendid Palas Oteli, Anadolu Klübü, belediyenin bulunduğu konak, kaymakamlığın bulunduğu Hacapoulos Köşkü, uzunca bir süre ilkokul olarak kullanılan İskenderiye Patriği Sofranios’un köşkü, İzzet Paşa köşkü İskeleden çıkınca hemen karşınızdaki yeni restore edilen Saydam Planet oteli adanın gözalıcı yüzlerce yapısından yalnızca birkaçıdır.



Sovyet Devrimi’nin liderlerinden Troçki sürgün yaşamının ilk dört yılını adanın Heybeli’ye bakan bölümündeki bir yalıda geçirmişti. Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir de Şakir Paşa köşkünde doğup büyüdü.Reşat Nuri Güntekin eserlerini, Maden semtindeki konutunda kaleme aldı.



Büyükada’ya Sirkeci, Kadıköy ve Kartal’dan vapur, Kabataş ve Bostancı’dan hem vapur, hem de deniz otobüsü ile gidebilirsiniz. Yazın haftasonları büyük motorlar da Kartal ve Bostancı’dan dolmuş yaparlar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder